KÖY HİKAYELERİ

GERÇEK KÖYÜMÜZ HİKAYELERİ :

ŞUAYİP BERBER

1972’li yıllar,Raşit İzmir, Katırözü Aşıra mevkiinde çalışmaktadır.Yoldan ormana doğru Şuayip usta geçmektedir.Raşit İzmir sorar,nereye gidiyorsun.Şuayip usta ormana eşeğe odun saracağum der.Raşit hangi eşeğe diye sorar.Şuayip arkamdaki eşeğe der,arkasına bakar eşek yok,elleri arkada eşeğin yuları elinde kalmış bir şekilde şaşırır.İyiki söyledin,yoksa ben bu şekilde ormana kadar giderdim.Eşeğin üzerinde balta vardı, kendine bişey yapmasın ,gideyim bulayım bizim eşeği der. RAŞİT İZMİR-Hikaye-1-

İNATÇI İRZA PAŞA

1975’li yıllar,çarşamba günleri,Katırözünden Pamukova pazarına,Bahri Yıldız ve Çakır Hüseyin tarafından dönüşümlü olarak kamyonla servis yapılır.Bahri,İrza Paşa’yı kızdırıp onunla eylenen biridir.Gün gelir Bahri bir pazar dönüşü Pınarlı bacı köyü çıkışında İrza Paşa’ya rastlar.Kamyona bindirmek ister binmez.Köylülerimiz.İrza Paşa’yı zorlada olsa bindirirler kamyona.Orman deposu altlarına gelindiğinde,köye geldik artık inemez derler ve tutmaktan vazgeçerler.İrza Paşa bu, kamyondan iner ve tekrar kamyona bindirildiği yere kadar geri gider.Bu sefer o kadar yolu tekrar yürüyerek Köye varır.RAŞİT İZMİR-Hikaye-2-

ZAMANE GENÇLERİ

1985 yılı,zamane gençleri Ali Karadayı,Efkan,Şakir Teke,Abdallan Recep ve Mesut Çam bir gece vakti,okey oyunu oynamak için Deymen Önü civarında bulunan Macur Bayram’ın kulübesini seçerler.mum ışığı ile kulübeye arkadan girerler,okey oyunu taşlarını dizmeye başlarlar,birazda gürültü çıkarırlar.Bu arada onları duyan biri korkudan ezan okuyarak kaçmaya başlar.Bu durumda oyun oynayanlarıda bir korku sarar.Daha sonra farkedilir ki;korkudan ezan okuyarak kaçan kişinin,o gece kirazlarını beklemeye gelen Macur Bayram olduğu anlaşılır.ALİ KARADAYI-Hikaye-3-

AYI GÜREŞCİSİ

Katırözü Köyünde;1950’li yıllarda ayı oynatıcıları gelirdi.Ozamanın en cesur gençlerinden birisi ŞAKİR’A lakaplı Yusuf Teke köye getirilen ayılarla güreşen tek kişidir.Ayı ile güreşip,sonra ayının göbeğini gıdıklayıp,ayıyı sinirlendirir ve sonra kaçardı.Ayı ,göbeği gıdıklandığında çok sinirlenirmiş.İşte ŞAKİR’A köye getirilen ayılarla da böyle dalga geçerdi.DELA’NIN MEHMET TEKE-Hikaye-4-

BÖREKÇİLEN HATÇA

Köyümüz KIRANLAR bölgesi,ermeni ve müslüman mezarlarının birarada bulunduğu bir yerdir.Bundan senelerce önce börekçilen hatça burada öküzleri ile tarlasını sürerken insan iskeletleri çıkar.Kazması ile birine vurup zarar verir ve kafa tasını evine götürür.Ogece rüyasında siyah saçlı genç biri,berekçilen Hatça’yı rahatsız eder,benim parçamı yerine koy der ve sabaha kadar onu uyutmaz.Sabah olduğunda Börekçilen Hatça,kafa tasını aldığı yere bırakır ve ondan sonra rahat eder.DELA’NIN MEHMET TEKE ve ÖMÜRYE ÖZCAN-Hikaye-5-

ÇİLEK HİKAYESİ

1964’lü yıllar Çilek ozamanlar köyümüze getirilmiş ,tarlaya dikilmiş ve zaman gelmiş ilk Çilekler toplanmaya başlamış,başlamış başlamasınada çilek nasıl toplanır ve ne yapılır,KOCA KURT lakaplı MUSTAFA KURT bilmiyor.Aşaderedeki tarlasında çilekleri toplayıp derede güzelce bir sudan geçirip yıkadıktan sonra derenin kenarına çul (bıranda) üzerine sermiş kurutmaya bırakmış.O günlerde Bursa ilindeki akrabası gelir ve durumu görür,Çileklerin toplanıp kasalara doldurulmasını öğretir.ÇİLEK efsanesi böyle başlar ve yayılır KATIRÖZÜ KÖYÜ’nde.Ömürye (Kurt) BUDAK-Hikaye-6-

HACI BABA

Katırözü Köyümüzün eski camisini yaptıran ermiş bir zattır.Bir kaç köyde daha cami yaptırmıştır.Vefat ettikten sonra bu yaptırdığı camileri gezdiği ve namaz kıldığı anlatılmaktadır.

Senelerce önce,Rasim Onbaşının hanımı bir gece yarısı sokak çeşmesinden su almaya çıkar.Caminin yanındadır evi.Caminin yanından geçerken,caminin içinden gürültü gelir.Sanki bir cami dolusu cemaatle namaz kılınıyor gibi ses duyar.Camdan içeriye baktığında Hacı Baba ve arkasındaki cemaat gecenin bir vaktinde camide namaz kılıyor.

Köyümüz cami yanındaki kadınlar tarafından o zamanlarda camide seher vakitlerinde namaz kılındığı defalarca görülmüştür.(Bu hikaye köy büyükleri tarfından anlatılmıştır.) Hikaye-7-

BALIKÇI YANIK

Yanık Ömer,Eski balıkçılarımızdandır.Balık tutmayı çok severdi.Her zaman olduğu gibi,günlerden bir gün,Kemaliye deresine balık tutmaya gider.Sık sık bu derede balık tuttuğu Kemaliye köyünde duyulmuş.O zamanın korucusu Nurettin,dereyi kontrol ederken Yanık Ömer’le karşılaşır.Korucu,Yanık kimdir bilmediğinden,buralara Yanık diye biri geliyormuş Katırözünden,onu arıyorum,bi bulursam der.Yanık işi çaktırmaz,sen bulamazsın onu ,benden söylemesi der.Korucu bulurum der.Bir zaman sonra Karşılaştığı kişinin Yanık olduğunu anlar ama bayağı bir zaman geşmiştir üzerinden.Daha sonra Yanık’la korucu arasında arkadaşlık başlar.Hacı Mustafa GÜN -Hikaye-8-

ADI EMİNE

1957 yıllarında,Sami çavuş,İsmail çavuş,Necati çavuş ve Hüseyin çavuş,Katırözü köyünde ilk kamyonculardandır.Bir zaman sonra kamyonları sık sık lastiklerinden sorun yapar.Lastik patlar,lastikler defalarca onarılır.yapıştırılır,yama yapılıp devam edilir o günlerde.Kamyonun bu hali kamyoncularımızı uğraştırır her seferinde.Kamyonun bu topallama hali üzerine akıllarına,topallığıyla tanınmış olan İfrit’in hanımı topal Emine gelir.Ve kamyona aynı ifrit’in hanımı gibi diye söylenirlerken,kamyonun adını Emine koyalım derler(topal emine).Topal Emineyi hatırlatan bu kamyonun adı o günden itibaren Katırözünde,Emine diye söylenmeye başlar ve adıda öyle kalır.Kamyon Emine yine bir gün arıza yapar.Bu sefer Kara Tahir’in abisi Cevdet Karadayı geçmektedir,kamyonun yanından.Sami çavuş ve ortakları arızalı kamyonun başına oturmuşlar,başlamışlar türkü çağırmaya.Cevdet Karadayı birazda dalga geçerek sorar ,ne bu haliniz? diye.Kamyon bozulmuş siz türkü çağıryosunuz! Sami çavuş,ne yapalım yani bozulmuşsa ağlayalım mı?Türkü çağırıyoz.Biz dört ortağız atarız 5’er lira alırız yeni bir kamyon daha diye cevap verir.Sami (çavuş) İZMİR-Hikaye-9-

GARİP BİR HİKAYE

Bu hikaye Bekirler sülalesinden Mehmet Ağa (çam hasan’ın kayınpederi) tarafından 1940’lı yıllarda defalarca anlatılmıştır.Ve Katırözü Köyü’nde yaşanmış gerçek bir hikayedir.Kişilerin kimliği bilinmemektedir.Eski zamanlarda,savaşların çok olduğu zamanlarda,bir çok kişi ,Katırözü Köyünden Birinci Dünya savaşı,Balkan savaşları,Çanakkale ve diğer savaşlara katılmış,çoğuda geri dönmemiştir.Savaşlara gidipte en uzun kalan,25-30 sene kendisinden haber alınmayan biri,uzun seneler sonra Köyüne döner…

Çok uzun seneler sonra Köyüne dönen savaş gazisi sakallanmış bir şekilde sabahın erken saatlerinde oturur caminin yanına.

-” Bakalım burda bekleyeyim ilk olarak kiminle karşılacağım” der.

Kadının biri çeşmeye su almaya gelir.Gazi,tanır bu kişiyi,uzun seneler önce geride bıraktığı eşidir,bu kadın!Kadın suyunu doldurup evine dönerken,Gazi,

-” Bacım burda yabancıyım,beni misafir edermisiniz” der.Kadın,bu kişiyi tanımaz.

-“Beyime sorayım ” der.Daha sonra davet edilir.Ev tek odalı olunca,misafire,odanın diğer tarafına yatak serilir ortaya da perde çekilir.Kadın beyinin yanına yatar,gazi durumu görünce,şu sözleri söyler…

-“Pınarın başında bir suna gördüm,boyu selvimin boyuna benzer,ayvası turuncu yüzlü yarime benzer!”

Bu söz üzerine kadında,baba da Gaziyi tanır ve karşılık olarak,şu sözleri söyler Baba…

-“Kaleden kaleye artılamadım,bir terazi bulup tartılamadım.eller alır dayanamam diye,ben aldım oğul,ben aldım” der…

Gazi bu durum üzerine derinden üzülerek,bir daha dönmemek üzere ortadan kaybolur.

Mehmet Ağa’nın bu hikayesi,kızı Hatice Çam , Mükerrem Cinci ve Hasan Kurt öğretmenimiz tarafından anlatılmıştır.Hikaye-10-

KES KATIRÖZÜ’NE BİR BİLET

1950’li yıllarda Ali Kalas,İzmit’te yapmış olduğu askerliğini bitirmiş ve büyük bir sevinçle İzmit tren istasyonuna gelmiş.Bilet gişesinin önüne gelmiş,dikilmiş biletçinin karşısına “hemşerim KES KATIRÖZÜ’NE BİR BİLET “demiş.

Biletçi,ilk kez duyduğu bu yer için şaşırmış ve başlamış saymaya.Katırözü,Batman’a mı yakın,Bitlis’e mi yakın,diye sormuş ve Doğudan başlayıp.Batıya kadar bütün tren istasyonlarını saymış.Taki Mekece demiş sonunda biletçi.

Ali Kalas.sen Mekeceye kadar kes bileti,benden ordan gerisini yürüyerek giderim,demiş.

Yıllar sonra Ulvi Kurt Ankara’da öğrenci iken Ankara Gar’ına gitmiş.Pamukova’ya bir öğrenci bileti,demiş.

Biletçinin yanındaki diğer görevli,KES KATIRÖZÜ’NE BİR BİLET diyerek biletçiye seslenmiş.Haydar Paşa’da yaşanan KES KATIRÖZÜ’NE BİR BİLET hikayesi kısa zamanda duyulmuş ve uzun yıllar bütün istasyonlarda konuşulmuştur.Ve bugün, yıl 2009,Pamukova’da bile bu hikayeden bahsedenler dahi vardır. Bu hikaye ULVİ KURT tarafından anlatılmıştır.(Hikaye-11)

ASIM KESKİN’DEN KENDİ ANLATIMIYLA GÜZEL BİR HİKAYE

Ortaokul 1. sınıfa gidiyordum. 1994-1995 dönemiydi. Okul çıkışı aileme yardım amaçlı tarlaya gittim. Bizimkiler ayvalıkta ayva ağaçlarına ilaç atıyorlardı. Beni yaklaşık 300 metre uzaklıktan ıslık çalarak yanlarına çağırdılar. Sanırım traktörü kullanacaktım bizimkilerde ilaç tabancasıyla ilaç püskürteceklerdi. O yıllar 80-100 civarı koyunlarımız vardı. Sakız cinsi olan koçlarının; 2 yaşlı canlı ağırlıkları 120 kg. ı buluyordu. Bizimkilerin yanlarına koyunların yanından boş soğan tarlasından kestirmeden gidiyordum. Hava rüzgarlı olduğundan montumun kapüşonunu giydim. (kırmızı bir monttu) İpini sıkıca bağladım. Arkamdan bizim İsmail isimli koç bana yetişip vurdu ben yerde ne olduğunu anlamak için sırt üstü döndüm bizim İsmail başımda ön bacağı ile yeri kazıyor burnuyla beni itiyordu. Neyse ki biraz sonra arkasını döndü ve ben o hızla yerden kalkıp koşmaya başladım. Ama yine bana vurup düşürdü. Yakında kimse olmadığından ağlasam da beni kurtaracak kimse olmadığından ağlayamıyordum. Yattığım yerden bizimkilere doğru baktım traktörün üzerine çıkmış gel işareti yapıyorlardı. Yine bir hışımla kalkıp koşmaya başladım. Ama yine arkadan yetişip vurmasıyla yerdeyim. Bu en az 3-4 kez tekrarlandı. Süre olarak ta 15 dakikayı buldu. Çobanlık yapan ali abi yetişti ve kurtardı. Birde bana demesinler mi sana yat diyoruz neden kalkıyorsun diye. Meğerse bana gel diye el etmiyor, yat diye el ediyorlarmış. Tabi olan oldu. Beni sırtında dereden karşıdan karşıya geçirebilen bir koçun süsmesini tahmin bile edemezsiniz. Bu koçu dayımıza kurban olarak satmıştık kemiksiz 60 kg. eti gelmişti.(Hikaye 12-Asım KESKİN)